2 Temmuz 2020 Perşembe

Hz. Ömer ve Çalgıcı | Mesnevi'den Hikayeler 1. Bölüm








Şarkın en büyük mutasavvıflarından Mevlana Celaleddin Rumi’nin ölümsüz eseri Mesnevi’den kıssaların aktarıldığı programın ilk bölümünde Hz. Ömer ile Bağdatlı bir çalgıcının hikâyesi anlatılmaktadır. Neşe içinde geçen ömrünün ahirinde yoksulluğa düşen dillere destan bir çalgıcı samimiyetle rabbine yönelir ve Bağdat’tan Medine’ye kadar uzanan bir yolculuğa çıkar. Kulunun samimiyetini gören Allah Teâlâ çalgıcının yardımına Halife Hz. Ömer’i gönderir. Kıssada samimiyetle edilen fiili duanın Allah katında ne kadar makbul olduğu ve insanların dış görünüşlerinin her zaman gerçeği yansıtmadığı vurgulanmaktadır. Bahadır Yenişehirlioğlu’nun yorumuyla; Hazreti Mevlana’nın Mesnevisinden hikayeler, şiirlerinden en güzel mısralar ruhlarınıza şifa olmak için sizlerle!

24 Haziran 2020 Çarşamba

16 Haziran 2020 Salı

Bu İşaretler Sende de Varsa Korkma.! Bil ki Allah Seni Seviyor | Sen de Hangisi Var? AŞK-I NEVA



Allah,mevlana,yunus emre,tapduk,arabi,somuncu baba,diriliş,tasavvuf,sofi,zikir,hikaye,şiir,sufi,peygamber,hayalhanem,ilahi,aşk,gönül,kalp,derviş,namaz,sözler köşkü,abdülhamit,cübbeli,nihat hatipoğlu,dua,sevgi,islam,müslüman,hadis,ayet,sünnet,huzur,evliya,mürşit,ezan,son bölüm,sohbet,şems,ney,nureddin,nakşibendi,keramet,kuran,cennet,cehennem,ihvan,mahmut efendi,gavs,güzel,allah dostu,söz,osman topbaş,hoca,günah,sevap,allah sevgisi,dualar,ibretlik,işaretler

Bu İşaretler Sende de Varsa Korkma.! Bil ki Allah Seni Seviyor Dostum
Allah'ın sevdiği kulu olduğumuzu nasıl anlarız? Allah'ın Kulunu Sevdiğinin İşaretleri. Sende hangisi var? Allah'a daha yakın olmak için neler yapmalıyız? Allah'ı dostluğunu kazanmanın yolları neler? Allah hangi kullarını daha çok sever? Allah, ahsen-i takvim olan insana ruhundan üfledi, kendisinden bir sır bahşetti. Yüce Zatıyla dostluk seviyesine çıkmasına vesile olacak istidatlar lütfetti. Bizler, sayısız varlık içinde “insan” olmak için hiçbir bedel ödemedik. Herhangi bir mahluk olarak da yaratılabilirdik. Lakin Rabbimizin büyük lütfuyla insan olarak yaratıldık. Cenab-ı Hakk’ın dostluğuna erişebilmeyi mümkün kılan istidatlarla müzeyyen kılındık. Fakat herkes bu dostluk kapısından geçmeye liyakatli değil. Geçebilmek için, her köşesinde ayrı bir imtihan bulunan bu cihanda, gönül alemini Allah’tan uzaklaştıran her şeyden temizlemek ve o kalbi, Cenab-ı Hakk’ın cemâlî esmasıyla süslemek gerekiyor. "Aşk ve muhabbet ehli nice Allah dostlarının hikmet dolu eserlerini, sadra şifa sözlerini aciz bir dille istifadelerinize sunmak ve gönüllerimize bu deryadan damlalar bırakabilmektir derdimiz. Derdimize ortak olanlar buyursun..." "Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, 'AŞK'tan güzel merdiven bulamazsın. Eğer 'AŞK'ı bulmaksa niyetin, aramadan duramazsın..." “AŞK OLSUN”


Üzülme! Bu da Geçer Ya HÛ | Bu Söz Hayatını Değiştirecek.! (derdini seve...



Dertlerimiz, sıkıntılarımız, keder ve cefalarımız görebilen gözler için hakikatte hazinemizdir. Büyükler der ki “derd-ü bela kemendi mahbubtur.” Yani Allah sevdiği kullarını bazen dert ve belâ kemendiyle kendine doğru çeker, ona yakin ihsan eder. En ufak bir imtihanda bile dilini şikâyete bulaştırma. Burası dert ve bela tahsili için bir uğrak yeri, Burası imtihan, burası hasret, burası gurbet, burası zahmet dünyası dostum. Rahmet kapısından zahmet anahtarıyla girilir. İşte bu sırra vakıf olan Hz. Mevlana demiştir ki: “derdimi seviyorum. Biliyorum ki derdimi verende beni seviyor. Seven sevdiğinin nazını ölçüyor. Sevilen çekmesinde neylesin?”





Allah,mevlana,yunus emre,tapduk,arabi,somuncu baba,diriliş,tasavvuf,sofi,zikir,hikaye,şiir,sufi,peygamber,hayalhanem,ilahi,aşk,derviş,namaz,sözler köşkü,payitaht,abdülhamit,cübbeli,nihat hatipoğlu,menzil,dua,serdar tuncer,sevgi,islam,müslüman,hadis,ayet,sünnet,huzur,anadolu,evliya,mürşit,ezan,son bölüm,sohbet,tarikat,mehmet yıldız,şems,ney,nureddin,nakşibendi,keramet,kuran,cennet,cehennem,ihvan,mahmut efendi,gavs,güzel,allah dostu,osman topbaş,hoca,buda geçer,ya hu,üzülme


  • aşkı
  • neva
  • tasavvuf
  • şiir
  • ilahi
  • allah
  • dostu
  • zikir
  • menzil
  • hikaye
  • ayet
  • hadis
  • dua
  • derviş
  • sufi
  • sofi
  • ihvan
  • hoca
  • sevgi
  • peygamber
  • mevlana
  • şems
  • tapduk
  • tarikat
  • diriliş
  • evliya
  • payitaht
  • sohbet
  • huzur
  • islam
  • müslüman
  • kıssa
  • hikaye
  • ibretlik
  • ilahiler
  • yunus emre

4 Haziran 2020 Perşembe

30 Ocak 2020 Perşembe

23 Ekim 2019 Çarşamba

Miskinlikte Buldular-YUNUS EMRE Şiiri DİNLE

MİSKİNLİKTE BULDULAR


Miskinlikte buldular, kimde erlik var ise,
Merdivenden ittiler, yüksekten bakar ise.

Gönül yüksekte gezer, dembedem yoldan azar,
Dış yüzüne o sızar, içinde ne var ise.

Ak sakallı pir koca, hiç bilmez ki hali nice,
Emek yemesin hacca, bir gönül yıkar ise.

Sağır işitmez sözü, gece sanır gündüzü,
Kördür münkirin gözü, alem münevver ise.

Gönül Calap'ın tahtı, gönüle Çalap bahtı,
İki cihan bedbahtı, kim gönül yıkar ise.

Sen seni ne sanırsan, ayrığa da onu san,
Dört kitabın manası, budur eğer var ise.

Bildik gelenler geçmiş, konanlar geri göçmüş,
Aşk şarabından içmiş, kim mana duyar ise.

Yunus yoldan ırmasın, yüksek yerde durmasın,
Sinle Sırat görmesin sevdiği didar ise.

Yunus Emre

YUNUS EMRE Şiiri
YUNUS EMRE Şiiri 











22 Mayıs 2019 Çarşamba

Taptuk Emre İbrahim bin Ethem Kıssası- Yunus Emre Dizisinden..

Hissesiz Kıssa Olmaz!

Sultan İbrahim bin Ethem Hazretleri, Hakk yoluna düşüp tacını, tahtını terk eylemeden evvel, tahtında oturup, gece gündüz düşünür idi. “Ya Rabbî! Şu gönlümün, kalbimin gözünü aç!” diye yakarıp durur, ama bîçare görmezdi. Bir gün tahtında uykuya daldı. Gözü uykuda içi uyanık idi. Tavandan gelen ayak sesleri duydu. Sonra onlarca kişinin ayaklarından çıkan sesler doldurdu sarayın has odasını. Sultan İbrahim bin Ethem şaşırdı kaldı. Muhafızlarına seslenmeye dahi takat bulamadı kendinde. “Bu sesler de neyin nesi? Kim bu sarayımın çatısında koşturanlar?” derken pencereden aşağı sarkan bir adam gördü. “Kimsin sen?” dedi.

Adam da cevap verdi, “Biz falanca köyün ahalisiyiz.” “İyi öyleyse de, sarayımın çatısında ne ararsınız?” Pencereden sarkan adam cevap verdi, “Kaybolan ineklerimizi ararız.” İbrahim bin Ethem şaşırdı, “Dîvâne misiniz siz? Tavanda inek mi aranır?” “Sensin dîvâne!” diye cevap verdi adam. Sen altın tahtında Hakk’ı ararsın âkil olursun da, biz senin çatında kaybolan ineklerimizi arayınca mı deli dîvâne oluruz? Tâlip olana pek güzel bir hikâye, tâlip olana pek hikmetli bir söz.

İslâm Ahlâkı


I. TANIMLAR ve GENEL BİLGİLER

A) Ahlâkın Tarifi ve Mahiyeti

Ahlâk terimi için İslâm ahlâkçılarınca yapılan tanımlar içinde en beğenileni ve en yaygın olanı İmam Gazzâlî’ye (ö. 505/1111) ait olanıdır.

Gazzâlî’den önce, biraz daha eksik olarak İbn Sînâ (ö. 428/1037) ve İbn Miskeveyh (ö. 421/1030) gibi İslâm filozoflarında da görülen, fakat Gazzâlî tarafından geliştirilmiş ve ikmal edilmiş olan bu tanım şöyledir:

“Ahlâk, insan nefsinde yerleşen öyle bir melekedir ki (heyet) fiiller, hiçbir fikrî zorlama olmaksızın, düşünüp taşınmadan bu meleke sayesinde kolaylıkla ve rahatlıkla ortaya çıkar.”

Bu tanımın tahlili, bizi ahlâkın mahiyeti hakkında aşağıdaki sonuçlara götürmektedir:
1. Ahlâk, insanın işlediği fiil ve davranışlardan, yaygın ifadesiyle “amel”den ziyade, bu davranışların kaynağı ve âmili olan, onları meydana getiren mânevî kabiliyetler veya yatkınlıklar kompleksini (Gazzâlî’nin tabiri ile heyet) ifade eder. Buna göre ahlâkî fiiller, ahlâkın kendisi olmayıp onun

494 İLMİHAL

bir sonucu ve dışa yansımasıdır. Bu nokta, özellikle ahlâk eğitimi bakımından önemlidir.

Diğer önemli bir nokta da şudur: Bir insanın yapmış olduğu herhangi bir işin dış değerine bakarak onun ahlâkının iyi veya kötü olduğu hakkında verilecek hüküm her zaman isabetli olmayabilir. Çünkü sonucu ne olursa olsun, Hz. Peygamber’in de belirttiği gibi, “Ameller niyetlere göredir” (Buhârî,

“Bed’ü’l-vahy”, 1). Şu halde ahlâk konusunda insanları yargılamak oldukça zordur. Bu yüzden Kur’ân-ı Kerîm’de, “Size selâm veren kimseye ‘Sen müslüman değilsin’ demeyin” (en-Nisâ 4/96) buyurulmuştur.

2. Ahlâk, sadece iyi huylar ve kabiliyetler mânasına gelmez. Kelimenin asıl mânası ile iyi ve kötü huyların hepsine birden ahlâk denir. Buna göre ahlâksız insan yoktur, iyi veya kötü ahlâklı insan vardır. İslâmî kaynaklarda iyi huylara ahlâk-ı hamîde, ahlâk-ı hasene, kötü huylara ise ahlâk-ı
zemîme, ahlâk-ı seyyie gibi adlar verilmiştir.3. Ahlâk, insanda gelip geçici bir hal olmayıp onun mânevî yapısında yerleşen, bir meleke halini alan yatkınlık ve kabiliyetler bütünüdür. Ahlâkın

bu özelliği sebebiyledir ki İslâm ahlâkçıları -dilimizdeki güzel ifadesi ile kırk yılda bir iyilik yapmanın ahlâklılık alâmeti olmadığını ısrarla belirtmişlerdir. Hz. Peygamber’in, “Amellerin en hayırlısı, az da olsa devamlı olanıdır” (Buhârî, “Libâs”, 43) mânasındaki hadisi bu anlayışın veciz bir ifadesidir.

4. Ahlâk insanı düşünüp taşınmaya, herhangi bir baskı ve zorlamaya gerek kalmaksızın, görevi olduğuna inandığı işleri rahatlıkla ve memnuniyetle yapmaya sevkeder. Böyle bir ahlâk formasyonuna sahip olmayan insanların nâdiren yaptıkları iyi işler, ahlâkî bir temele dayanmaktan ziyade, olsa olsa riya, korku, menfaat temini gibi ahlâkın onaylamadığı ve “rezîlet”
(erdemsizlik) saydığı başka sebep ve maksatlarla alâkalıdır.

5. Ahlâklı olabilmek için görevleri rahatlıkla ve memnuniyetle yerine getirme zorunluluğu, ahlâkın gelişip güçlenmesinde alışkanlıkların ihmal edilemez bir önem taşıdığını göstermektedir. Bundan dolayı İslâm ahlâkçıları ahlâkî eğitime büyük önem vermişlerdir. Çünkü alışkanlıklar ancak eğitimle
kazanılır. Burada “eğitim”den maksat, ahlâkın nazarî bilgilerini tahsil etmekyanında, kişinin çocukluktan itibaren iyi örneklerle yaşaması, iyilik yapmaya alıştırılması, bencil ve gayri meşrû arzu ve ihtiraslarına karşı koymak suretiyle kendi kendini eğitmesi, nefsini ıslah etmesidir. Bu ise bir irade eğitimidir.

Kaynak: https://islamkitap.org/